
Yeşil Hidrojen ve Yenilenebilir Elektrik...
17:16:44
‘Bu bir çığır açabilir’
Bilim insanları küresel üretimi dönüştürme potansiyeline sahip çığır açan bir teknolojinin kilidini açıyor. Araştırmacılar bu yeni teknolojinin kirlilikten arındırılmış metal üretimini yaygınlaştırabileceği konusunda iyimser. Çelik üretimi geleneksel olarak kirli enerjiye dayanıyor ve kömür ve doğal gazın yakılmasından kaynaklanan hava kirliliğine katkıda bulunuyor. Küresel karbondioksit emisyonlarının yaklaşık %7’si çelik üretimine atfedilebilir…
Ancak araştırmacılar daha temiz, daha çevreci bir alternatif sağlamak için kirlilik içermeyen çelik üretim teknolojisi üzerinde çalışıyorlar.
Norveç’teki bağımsız bir araştırma kuruluşu olan SINTEF‘teki bilim insanları, metal üretmek için karbon yerine hidrojen plazma kullanmaya odaklanıyor. Hidrojen plazması, plazmaya dönüşecek kadar ısıtıldığında standart hidrojenden daha reaktif olmasını sağlayan benzersiz özelliklere sahiptir.
Aşırı ısıtılmış durumda hidrojen, metal cevherlerinden oksijeni verimli bir şekilde sıyırabilir. Bununla birlikte, hidrojen plazması yalnızca su buharı yan ürünü açığa çıkarır. Bu da karbon kullanan geleneksel çelik üretimine kıyasla süreci esasen kirlilik içermeyen bir hale getiriyor.
SINTEF‘te bilim uzmanı olan Kristine Bly, “Hidrojen plazma ile başarılı olursak, metal endüstrisinden kaynaklanan önemli CO2 emisyonlarını ortadan kaldırabiliriz” dedi. “Bu, çelik üretiminde yeşil dönüşüm için bir atılım olabilir.”
SINTEF araştırmacıları teknolojiyi metal endüstrisini etkileyecek şekilde ölçeklendirmeyi umuyor. Özellikle çelik üretiminde kullanılan ferromanganeze uygulamak istiyorlar.
Yeşil hidrojen ve yenilenebilir elektrik, inşaat sektörünü dönüştürme ve insanların ve gezegenimizin sağlığını tehlikeye atmadan küresel talepleri karşılama potansiyeline sahiptir. Diğer araştırma grupları, İsveç’teki HYBRIT süreci ve Boston Metal’in erimiş oksit elektrolizi ile çeliği daha sürdürülebilir hale getirmek için çalışmaktadır.
SINTEF‘te karbondan hidrojen plazmaya geçişin küresel tedarik zincirlerini etkileyeceği umudu var. Araştırmacılar, bu teknolojinin metalürjik kok talebini azaltabileceğine ve plazma sürecine güç sağlamak için kullanılan yenilenebilir enerjiye olan talebi artırabileceğine inanıyor.
Hidrojen plazma teknolojisini ekonomik olarak uygulanabilir hale getirmek için bu alanda daha fazla araştırma ve yenilik yapılmasını teşvik ettiler.
Uygun maliyetli temiz enerji sayesinde hükûmetler ve kurumlar temiz enerji hedeflerine ulaşmak için daha iyi bir konuma sahip olacaklardır. Bu arada, çelik üretim tesislerinin yakınında yaşayan insanlar, üretim süreçlerinden kaynaklanan daha az kirletici ve toksin ile soluyacakları daha sağlıklı bir havaya sahip olacaklardır.
SINTEF araştırmacıları ayrıca çelik endüstrisi ve hükûmetler arasında yakın işbirliği ve şirketlerin başlangıçtaki yüklerini azaltmak için hibe ve teşvikler yoluyla mali destek önerdi. Uygulamaya geçildikten sonra, şirketlerin çalışanlarını yeni teknolojiyi kullanmaları için eğitmeleri ve eğitim kurumlarının da müfredatlarını gelecekteki işgücünü hazırlayacak şekilde uyarlamaları gerekecektir.
Son olarak, bu araştırmanın Norveç sosyo-ekonomik perspektifinden geldiğine ve küresel ekonomik etkilerin en azından şimdilik karışık olabileceğine dikkat çektiler.
Araştırmacılar, “Norveç katma değer ve istihdam üzerinde olumlu etkiler yaşıyor, ancak küresel olarak madencilik ve kok üretimi gibi sektörler, kok talebinin azalması nedeniyle düşüyor ve Danimarka, Brezilya, Nijerya ve ABD gibi ülkeleri etkiliyor” diye yazdı.