
Yok Edilmesi İstenmeyen Bir Koku...
20:40:10
İzmir’in Bazı Bölgeleri Tarihsel Olarak Bataklık Veya Sulak Alanlar Üzerine Kurulmuştur
İzmir’in kendine has, tanıdık ve yıllar içinde değişmeyen kokusunun birkaç temel sebebi vardır. Bu koku, doğa, deniz, şehirleşme ve tarihsel unsurların birleşiminden oluşur. İşte hissedilen kokunun detaylı nedenleri:
Öncelikle şunu unutmamak gerekiyor: İzmir bir körfez şehridir; bu da demektir ki rüzgarla birlikte sürekli deniz kokusu taşınır. Özellikle sabah ve akşam saatlerinde denizden gelen iyot, yosun ve tuzlu su kokuları belirgindir.Bu koku, özellikle Kordon, Karşıyaka, Konak gibi kıyıya yakın semtlerde baskındır.
Yüksek sıcaklık ve denizden gelen nem, kokuların havada daha uzun süre kalmasına neden olur. Bu da özellikle yaz aylarında İzmir’e özgü kokuların daha kalıcı ve tanıdık hale gelmesini sağlar.
İzmir’de özellikle Kemeraltı, Basmane gibi semtlerde yüzlerce yıldır ayakta olan taş binalar, hanlar ve sokak araları vardır. Bu eski yapılar, nemi ve kokuyu çeker; bu da yıllar boyunca süren “eski şehir" kokusunun oluşmasına katkı sağlar.
İzmir’in tamamı değil, ama bazı bölümleri tarih içinde bataklık, sulak alan veya alüvyon deltası üzerine kurulmuştur. Bu konu coğrafi, tarihî ve şehircilik açısından açıklanabilir:
İzmir Körfezi zamanla Gediz Nehri ve Meles Çayı gibi akarsuların taşıdığı alüvyonlarla dolmuştur. Özellikle Bayraklı, Alsancak, Kemeraltı ve Konak gibi bölgeler, geçmişte deniz kıyısı iken sonradan dolgu ve alüvyonlarla kara haline gelmiştir. Bu alanlar bir zamanlar bataklık veya kıyı sulak alanlarıydı.
Bugün İzmir’in ticaret merkezi olan Kemeraltı, geçmişte sığ bir körfezin iç kısmıydı. 17. yüzyılda bu bölge doldurulmaya başlandı ve üstüne çarşılar kuruldu. Hatta bazı eski hanların temelleri hâlâ suyla temas hâlindedir.
19. yüzyılın sonlarına doğru, bu bataklık alanlar sivrisinek, sıtma ve kötü koku nedeniyle sağlık tehdidi haline geldi.
Bu yüzden drenaj kanalları, dolgu çalışmaları, setler inşa edilerek şehrin zemini kurutuldu. İzmir’in o dönemki modernleşme süreci içinde bu önemli bir adımdı.
Buca, Bornova, Karşıyaka gibi yerleşimler daha sert ve doğal zeminler üzerindedir. Yani “İzmir bataklık üzerine kuruldu" sözü, tüm şehri değil, kıyıya yakın belirli eski merkezleri kapsar.
17. ve 18. yüzyıla ait haritalar incelendiğinde, özellikle Kemeraltı, Agora, İkiçeşmelik civarında içeri doğru giren su kütleleri ve bataklık bölgeleri net görülür. Arkeolojik kazılarda da bu bölgelerin altında suya doygun toprak ve sedimanlara rastlanmıştır.
Sonuç olarak: İzmir’in bazı kıyı bölgeleri zamanında gerçekten bataklık ya da sığ denizdi. Bu alanlar zamanla doldurularak şehirleşmeye açıldı. Ancak İzmir’in tamamı bataklık değil; bu söylem abartılıdır ama çekirdeğinde gerçeklik vardır.
İzmir ve çevresi zengin bir Akdeniz bitki örtüsüne sahiptir. Özellikle çam reçinesi, yasemin çiçekleri, incir ağaçları, sardunyalar, yaz akşamlarında havaya karışan tatlımsı, doğal kokular üretir.
Bu kokular nostaljik bir his yaratır.
Koku sadece fiziksel bir şey değil, duygu ve zamanla da ilgilidir. İzmir’in “acele etmeyen" yaşam tarzı, yazlıkçı kültürü ve rüzgarla taşınan kokular, insan belleğinde uzun yıllar yer eder.
Özellikle Alsancak Limanı çevresinde geçmişten gelen gemicilik, makine yağı, tuzlu pas gibi hafif sanayi kokuları da bazı semtlerde algılanabilir. Bu kokular nostaljik bir şehir hafızası oluşturur.
İzmir’in kokusu; deniz, tarih, bitki örtüsü, nemli hava ve yaşam biçiminin birleşimidir. Bu kokunun sabit kalmasının nedeni ise bu doğa ve şehir öğelerinin yıllar içinde büyük değişiklik geçirmemiş olmasıdır.
Bu koku tamamen giderilemez değildir, ama kolayca da ortadan kalkacak bir şey değildir çünkü:
Doğal Kökenli Kokular Kalıcıdır
Deniz, yosun, iyot, çam reçinesi gibi doğal kaynaklı kokular, şehrin ekosistemiyle bütünleşmiştir. Bu tür kokuları “yok etmek" demek doğayı bastırmak anlamına gelir, bu da istenmeyen bir sonuç doğurabilir.
Tarihî Doku ve Eski Binalar
Eski taş yapılar, rutubetli duvarlar, ahşap zeminler zamanla kendine has bir “eski" kokusu üretir. Bunların yenilenmesi, restore edilmesi kokuyu azaltabilir, ancak İzmir gibi tarihi bir şehirde bu işlemler hem zor hem de kültürel kayıplara neden olabilir.
Kirlilik veya Kanalizasyon Kaynaklı Koku Varsa
Bazı bölgelerde hissedilen kötü koku; kanalizasyon, atık su, dere kirliliği gibi nedenlere de bağlı olabilir. Bunlar teknik ve belediye müdahalesiyle giderilebilecek kokulardır. Nitekim bazı bölgelerde bu yönde temizlik çalışmaları yapılmaktadır.
Yok Edilmesi İstenmeyen Bir Koku
Pek çok İzmirli ve ziyaretçi, bu kokuyu “kötü" değil, nostaljik, tanıdık, aidiyet yaratan bir koku olarak tarif eder.
Bu yüzden kokunun tamamen giderilmesi, şehrin kimliğini değiştirmek anlamına gelebilir. Örneğin: Paris’in, Napoli’nin, İstanbul’un bazı bölgelerinde de benzer “şehir kokuları” vardır ve bu durum o yerin karakterinin bir parçasıdır.
Bu Koku Giderilebilir mi?
Evet, teknik olarak kokular havalandırma, temizlik, modern altyapı, koku nötrleştirici sistemlerle azaltılabilir. Ama doğadan, tarihten ve atmosferden gelen kokular baskılanabilir ama tam anlamıyla giderilemez.
İzmir’in kokusu, giderilmesi gereken bir “sorun” değil, anlaşılması gereken bir “özellik”tir. Eğer koku bir bölgede rahatsız edici düzeydeyse, bu büyük ihtimalle doğrudan doğal değil, altyapı veya kirlilik kaynaklıdır -o zaman yerel yönetimler devreye girmelidir.